CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt : Sözüm ‘evet’ diyenlere değil

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, katıldığı bir televizyon programındaki açıklamalarının yanlış anlaşıldığını söyledi.

Bozkurt, “Söylediğim her lafın noktasına virgülüne kadar arkasındayım. Katiyen ama katiyen ‘Evet’ diyenlerle ilgili en ufak bir sözüm yoktur. Ancak ‘Evet’ çıkarsa bu ülkeyi bölme heveslilerine; kimse hevese kapılmasın biz bu emperyalistleri de, onların yerli işbirlikçilerini de onu da şöyle ifade ettim sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de denize dökeriz. Buradan kimsenin alınmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Hele ‘Evet’ diyecek yurttaşlar ülke bölünsün diye mi ‘Evet’ diyorlar öyle bir şey düşünülebilir mi?.” dedi.

‘TEK SÖZCÜK CIMBIZLANDI’

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Ankara’da katıldığı bir televizyon programındaki açıklamalarından sonra söylediği sözlerin cımbızla alınıp yanlış anlatıldığını söyledi. Bozkurt, “Cuma akşamı halk arenası programında konuktum. Orada 1 saati aşkın konuşma yaptım. Orada bunun içinden sadece bir tek sözcüğü cımbızlayıp, bunun üzerinden sanki evet diyecek yurttaşlara sizi denize dökerim demiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bunu katiyetle reddediyorum.’’ dedi.

SÖZÜM ‘EVET’ DİYERLERE DEĞİL

Referandumda ‘Evet’ diyeceklere söylenmiş herhangi bir sözünün olmadığını ifade eden Bozkurt, ‘’Ben o programda getirilen anayasa değişikliği metninin içerisinde gizli tuzaklar olduğunu, bu metnin Türkiye’yi bölme ve tek adam yaratma anayasa değişikliği olduğunu, eğer bununla biz tek kişiye bu kadar yetki verirsek bir gün o tek kişinin yanıltılmasıyla Türkiye’nin bölünebileceğini, milletin birbirine düşürülebileceğini söyledikten sonra; Ben milletimiz eğer anayasadaki tuzakların farkında olursa yüzde 1 bile evet çıkmaz. Ben eminim ki en az yüzde 60-65 hayır çıkacak. Buna hala inanıyorum. Daha da arttığını düşünüyorum. Ama velev ki evet çıkarsa kimse heveslenmesin, bakın burada söylediğim çok net. Bakın bu bir bölünme Türkiye’yi tek adam rejimine sürükleme tuzağı içeriyor. Bu tuzağı kuranlar heveslenmesin anlamında. Kimse heveslenmesin biz sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de İzmir’e kadar kovalar emperyalistleri de denize dökeriz dedim.’’ diye konuştu.

EMPERYALİSTLER ÜLMKEMİZİ BÖLMEK İSTEMİŞTİ

Neden Emperyalist kelimesini kullandığını da anlatan Bozkurt, ‘’Çünkü batı emperyalizmi tıpkı bugün olduğu gibi 1919’da da ülkemizi bölmek istemişti. O zaman Mustafa Kemal önderliğinde bu millet Samsun’a çıktı. Samsun’dan başlayıp İzmir’de emperyalist ve onların yerli işbirlikçilerini bu ülkeyi bölmek isteyenler denize döktü. Söylediğim tamamen budur. Burada asla katiyen hiçbir biçimde ‘evet’ diyecekleri denize dökeceğiz diye bir ifadem ne olmuştur ne de aklımın ucundan geçmiştir.” dedi.

AKP VE MHP TABANINDA YANKI BULDU

Yaptığı konuşmanın AKP ve MHP tabanında destek bulduğunu için harekete geçildiğini ileri süren Bozkurt, “Bu destek üzerine AKP tabanında ve MHP tabanında yankı bulduğu için öyle düşünüyorum ki bir anda harekete geçildi. Bu konuşmadan bula bula vay efendim evet diyecekleri denize dökecekmiş gibi bir algı operasyonu yaratılmaya çalışılıyor.” diye konuştu.

‘BÖLMEK İSTEYENLER HEVESLENMESİN’

Kimleri kast ettiğini de açıklayan Bozkurt, “Evet çıkarsa kimse heveslenmesin. Kim heveslenmesin? Bu ülkeyi bölmek isteyen güçler heveslenmesin. Kim heveslenmesin o bölmek isteyen güçlerin emrinde Türkiye’de 30-35 yıldır terör yaratan PKK heveslenmesin. FETÖ heveslenmesin. Kim varsa o heveslenmesin. Çünkü bunlar emperyalizmin yerli işbirlikçileridir. Şimdi bana biri kalkıp diyorsa ki, ‘Hüsnü bey sen evham ediyorsun. Türkiye’yi bölmek isteyen falan yok. Zaten doğudaki PKK’lılar da bizim çocuklarımızdır. Fetullah Gülen’de bizim 14 yıllık akrabamızdır. IŞİD’de sinirli Sünni çocuklardır diyorsa o onların sorunu. Ama bana göre bunların hepsi emperyalizmin taşeronlarıdır ve Türkiye’yi bölmek için eyleme geçmişlerdir. Bu eylemin bir uzantısı olarak anayasanın içine de 123’üncü madde değişikliğiyle, 10’uncu maddenin son fıkrasında yapılan değişiklikle ve 8’inci madde de tarif edilen Cumhurbaşkanı altını çiziyorum Cumhurbaşkanı devlet başkanı sıfatıyla Türk milletinin birliğini temsil eder. Şimdi biz o Cumhurbaşkanı’nı alıp bir parti başkanı yaparsak milletin birliğini nasıl temsil edecek. Millet bir partiden mi oluşuyor. Tersinden okursak, demek ki bir parti olacak başka parti olmayacak. Bu Türk milletini birbirine düşürür. Demek ki milleti böler. 123’üncü madde kamu tüzel kişiliği ilan etme yetkisini tek imzayla Cumhurbaşkanı kararnamesine bırakıyor. Bir gün bir Cumhurbaşkanı sabah kalkıp Diyarbakır merkezli 23 ili özerk bölge yaptım derse biz ne yapacağız. Devlet bölünür. Benim hassasiyetim bu ülkenin bölünmez bütünlüğünedir. Bu milletin bölünmez bütünlüğünedir bunu söyledim. Asla bakın tekrar altını çiziyorum.” dedi.

‘TUZAKLAR VAR’

‘Evet’ diyen de ‘Hayır’ diyen de bu ülkenin yurttaşı olduğunu belirten Bozkurt, “Ama orada şunu söyledim ben Recep Tayyip Erdoğan dahil, bana alçak diyen Başbakan dahil, günlerdir televizyonlarında gazetelerinde beni neredeyse yargısız infaza tabi tutan basın dahil. İçlerinden bir tek kişi bile Türkiye’nin bölünmesine rıza göstereceğine inanmam. Ama bu tuzaklar var o anayasa da. Onun için diyorum ki verilecek her evet oyu Türkiye’nin bölünmesine ve milletin birbirine düşürülmesine konulmuş bir tuğladır. Bu tuğlayı kimse koymasın.” diye konuştu.

YARGIYA YANITIMIZI VERİRİZ

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma hakkında konuşan Bozkurt, “Savcılıktır, tabi ki ne kadar bağımsızsa yargımız o kadar bağımsızdır. Biz de gider bağımsız yargıya ne söylüyorsa dinler yanıtımızı veririz. Ben 20 yıl bu ordunun üniformasını giymiş 44 yıllıkta devletine hekim olarak hizmet etmiş ancak 64 yaşında vekil olmuş bir adamım. Ben anamdan vekil olarak falan doğmadım. Hiçte umurumda değil. Tekrar söylüyorum söylediğim her lafın noktasına virgülüne kadar arkasındayım. Katiyen ama katiyen evet diyenlerle ilgili en ufak bir sözüm yoktur. Ancak evet çıkarsa bu ülkeyi bölme heveslilerine kimse hevese kapılmasın biz bu emperyalistleri de onların yerli işbirlikçilerini de onu da şöyle ifade ettim sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de denize dökeriz. Buradan kimsenin alınmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Hele evet diyecek yurttaşlar ülke bölünsün diye mi evet diyorlar öyle bir şey düşünülebilir mi?.” dedi.

Hasan DÖNMEZ/KONYA, (DHA)

Haber:http://www.dha.com.tr/chp-konya-milletvekili-husnu-bozkurt–sozum-evet-diyenlere-degil–_1491774.html

ILGIN’DAKİ ESKİ HASTANE BİNALARI İLE İLGİLİ GİRİŞİMİMİZ BASINDA GENİŞ ŞEKİLDE YER ALDI

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, 2015 yılının Ekim ayında yeni yerine taşınan Ilgın Doktor Vefa Tanır Devlet Hastanesi’nin eski yerleşkesinin içler acısı halini Meclis gündemine taşıdı.

Ilgın’daki eski Hastane binalarının durumu ile ilgili girişimimiz basında geniş şekilde yer aldı.

 

 

 

 

 


 

 

 

 

ILGINDAKİ ESKİ HASTANE BİNALARI MECLİS GÜNDEMİNDE

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, 2015 yılının Ekim ayında yeni yerine taşınan Ilgın Doktor Vefa Tanır Devlet Hastanesi’nin eski yerleşkesinin içler acısı halini Meclis gündemine taşıdı

Cumhuriyet  Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, 2015 yılının Ekim ayında yeni yerine taşınan Ilgın Doktor Vefa Tanır Devlet Hastanesi’nin eski yerleşkesinin içler acısı halini Meclis gündemine taşıdı.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, röntgen cihazı gibi bazı tefrişatları halen içerisinde barındıran eski hastane binası ve hemen bitişiğindeki sağlık meslek lisesi binasının yaklaşık 1,5 yıldır atıl durumda bulunduğuna dikkat çekti.

ALKOL VE UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILARININ MESKENİ HALİNE GELDİ”

Vatandaşların tüm ikaz ve çabalarına rağmen herhangi bir kamu hizmetinde değerlendirilmeyen binaların alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarının meskeni haline geldiği, halihazırda ilçe merkezinde bulunan binalarda gayri ahlaki olaylar yaşandığı şikayetlerinin tarafına iletildiğine dikkat çeken Bozkurt, yıllar önce sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere Hacı Elmas isimli bir hayırsever tarafından devlete bağışlanan hastane binasının 1,5 yıldır atıl durumda bırakılmasının gerekçesini sordu.

Vatandaşların yaşanan durumu, belediye ve Kaymakamlık yetkililerine aktarmasına rağmen soruna herhangi bir çözüm üretilmediği iddialarının doğru olup olmadığını soran Bozkurt, binaların, halihazırda uyuşturucu ve alkol bağımlıları tarafından mesken tutulduğu, içinde gayri ahlaki olaylar yaşandığı ve bu suretle Ilgınlılar için güvenlik tehdidi oluşturduğu göz önüne alındığında, ne tür bir tasarrufta bulunulmasının planlandığını sordu. Bozkurt ayrıca, “Binaların, ufak tefek tadilatlar sonrası yeniden kullanabilir duruma geleceği ve zamanında hayır işlerinde kullanılmak üzere bağışlandığı göz önüne alındığında, Ilgın halkının talepleri doğrultusunda değerlendirilmesi, Kredi Yurtlar Kurumu’na devredilerek öğrenci yurdu olarak faaliyet göstermesi veya benzeri kamu hizmetleri sunan bir hizmet birimi olarak değerlendirilmesi düşünülmekte midir?” sorusunu yöneltti.

YENİ HASTANEYE 2015 YILINDA TAŞINILDI

Ilgın Doktor Vefa Tanır Devlet Hastanesi’nin yeni binasının tamamlanmasının ardından eski hastane 2015 yılının Ekim ayında boşaltılarak, hastane yeni binada hizmet vermeye başlamıştı.

5 bin 259 metrekare alanda kurulan Ilgın Doktor Vefa Tanır Devlet Hastanesi 100 yatak kapasiteyle hizmet veriyor. Hastanede bulunan 8 oda tek yataklı, diğer odalar ise çift yataklı. Hastanenin yeni binada hizmet vermesinden dolayı memnuniyet duyan vatandaşlar, eski hastane binasının ise kaderine terk edilmesine tepki gösteriyorlar. Eski hastane binasının uygunsuz işlerin yapıldığı terk edilmiş bir mekan haline geldiğini dile getiren vatandaşlar, eski binanın akıbetinin ne olacağını merak ederken, binanın biran önce değerlendirilmesini istiyor.

ÇEŞİTLİ ALTERNATİFLER ÜZERİNDE DURULDU

Yetkililer tarafından yapılan açıklamada ise şu bilgiler verildi: “Ilgın Devlet Hastanesi’nin yeni binasına taşınması ile birlikte eski binanın ne şekilde kullanılabileceği ile ilgili olarak çeşitli alternatifler üzerinde durulmuştur. Eski binanın Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi (FTR) Ünitesi olarak kullanılması ile ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılmış ve kurum onayına sunulmuştur. Fakat, binanın çok eski ve ciddi şekilde tadilata ihtiyacının olması, planlamasının uygun olmaması, Ilgın İlçesi’nin Konya merkeze 89 km uzaklıkta bulunması ve personel eksikliği nedeni ile bu teklif uygun görülmemiştir. Soru önergesinde bahsedildiği gibi binanın başka bir resmi kuruma devredilmesi ise hastane binası arsasını bağışlayan hayırseverin bu arsayı sağlık alanı dışında kullanmak isteyen hiçbir kuruma vermek istememesi nedeni ile mümkün olmamaktadır. Binanın Sağlık Bakanlığı’na bağlı diğer müdürlüklerimiz tarafından kullanılması yönünde resmi yazışmalar yapılmış olup gelecek sonuç beklenmektedir. Hastane binasının kötü niyetli kişiler tarafından kullanılmasını engellemek amacı ile yaz boyunca güvenlik görevlileri hastanede nöbet tutmuşlar ve güvenliği sağlamışlardır. Fakat kış ayları ile birlikte hastanede elektrik ve su olmaması nedeni ile güvenlik görevlilerimiz nöbet tutamamaktadırlar. Bu nedenle savcılığa resmi başvuru yapılmış olup, emniyet kuvvetlerimizden güvenliğin sağlanması için yardım talep edilmiştir. Sağlık Bakanlığı’na bağlı diğer müdürlüklerimiz binayı kullanabilmek için resmi yazışmaların tamamlanmasını beklemektedirler. Resmi sürecin sonuçlanması ile birlikte hastane binası tekrar kullanılmaya başlanacaktır. Böylelikle soru önergesinde bahsi geçen konuların ortadan kalkacağı düşünülmektedir.”

Adnan Yıldırım-Yeni Meram

 

CHP’Lİ BOZKURT’TAN TERÖRE KARŞI ‘BİRLİK’ ÇAĞRISI CHP’Lİ BOZKURT’TAN TERÖRE KARŞI ‘BİRLİK’ ÇAĞRISI

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, İstanbul’daki hain saldırıyı kınayarak, “TBMM bir an önce duruma el koymalı, bütün partiler bir araya gelmeli, gereğini yapmalıdır ! Gün Laik Cumhuriyette, demokratik hukuk devletinde, parlamenter demokratik sistemde, tam demokraside topyekun birleşme günüdür” dedi.

İstanbul’daki hain terör saldırısı hakkında yazılı bir açıklama yapan Bozkurt, Türkiye’nin son derece profesyonel bir terör saldırısıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, “Tablo vahim…; Maalesef; 39 can kaybı, 4 ü çok ağır 65 yaralımız var. Kınama çok, sorumlu yok” ifadesini kullandı.

Bozkurt, yaptığı açıklamada özetle şunları söyledi:

ÇOK MANİDAR!
Oysa; İstanbul’ da 25 bin polisle güvenlik önlemi almışsınız… Reina’nın 100 metre ilerisinde karakolunuz var… Bölgeye araç ve insan giriş çıkışını gün boyu ekiplerinizle kontrol ediyorsunuz… ABD istihbaratı 1 hafta ya da 10 gün önce, mekana yılbaşı gecesi terör saldırısı yapılabileceği istihbaratı vermiş ( Çok manidar )…

NEFRET SÖYLEMİNE DİKKAT
*Ama siz; Günlerdir yılbaşı kutlamasını lanetleyenleri, meydanlarda bildiri dağıtanları seyretmiş, önlemek bir yana, kınayan bir demeç bile vermemişsiniz… Diyanet İşleri Başkanlığınız ” Yılbaşı kutlaması haramdır ” fetvası vermiş, kimi milli eğitim müdürleriniz okullara yılbaşı kutlamasını yasaklayan genelgeler göndermiş, hep tepkisiz seyretmiş, zımnen onaylamışsınız… Bir takım gruplar alternatif kutlama programları düzenlemiş… Gözünüzün önünde halkınız tehdit edilmiş, yılbaşı kutlayanlar – haram sayanlar diye bölünmüş, sadece izlemişsiniz…Nitekim katliam sonrası nefret söylemleri sosyal medyada hala sürüyor, bunlara da tepkiniz, önleminiz yok…

CHP’YE KULAKLARINIZI TIKAYARAK…
*Gerçekleri haykıran, bu günleri haber veren; yazarları, düşünürleri, gazetecileri, Hüsnü Mahalli’yi, Ahmet Şık’ ı tutuklayarak, muhalefeti şeytanlaştırarak, özellikle CHP’nin tüm uyarılarına ve destek çağrılarına inatla kulaklarınızı tıkayarak, Başbakan Yardımcınız Numan Kurtulmuş’ un ağzından “ayağınızı denk alın ” diye basını tehdit ederek, Anayasa değişikliği yapıp, adına başkanlık dediğiniz bir rejim değişikliği ile tek adam diktası kotarmaya çalışarak milleti daha da bölmekte beis görmüyorsunuz…

TÜRKİYE HUZURU UNUTTU!
*Yönettiğinizi sandığınız insanlarınız sokağa çıkmaya korkar oluyor, ateşe benzinle gidiyorsunuz… 30 kanalda bir takım ” adam ” lar sabah akşam nefret kusuyor, susuyorsunuz… İstikrar dediniz, istikrar kazanan teröre, kaosa mahkum ettiniz güzelim ülkemizi…Bir de OHAL ilan ettiniz üstelik… TBMM’ yi devre dışı bıraktınız… Kararnamelerle yönetiyorsunuz ( ! ) Türkiye’ yi… 6 aydır OHAL altında yaşıyor Türkiye, ama terörden, katliamdan kurtulamıyor bir türlü, huzuru unuttu…

ADETA FİLM GİBİ…
*Bu koşullarda; Tek bir terörist mekana rahatça girip katliam yapabiliyor ve ardından izini kaybettirebiliyor… Haddinden fazla profesyonel bir eylem, adeta film gibi… Halbuki; daha bir kaç gün önce Rus büyükelçisinin, yine mekana rahatça girebilen ve hiçbir şekilde görevli olmadığı halde tam arkasında tek başına dikilebilen bir polis tarafından öldürüldüğü hafızalarda taptaze duruyor…

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ ?
“Bu olay sıradan bir terör saldırısı değil… Tıpkı Karlov suikastı ve 7 Haziran 2015 den beri devam eden diğer bombalı katliamlar gibi… Bütün terör örgütlerinin büyük devlet gizli servislerinin taşeronu olduğu bir gerçek… Devletimizin bekası, ülkemizin ve milletimizin bütünlüğü, çocuklarımızın geleceği tehdit altında… Ülkemiz kan gölü, insanlarımız ölüyor…

KENDİNİZE GELİN !
Bakın Atatürk ne diyor: “İç Cephede bütün milli güçlerin birliğini sağlamadıkça bir savaşı kazanamazsınız!’ Aklımızı başımıza almazsak, bu gidişin sonu kötü ! Aynı gemide olduğumuzu unutmamalıyız ! Böyle bir gidişin kazananı olmaz, Türkiye’yi bölmek isteyen güçler dışında !

TBMM DURUMA EL KOYMALI
*Görev TBMM’nindir. TBMM bir an önce duruma el koymalı, özgörevini hatırlamalı, bütün partiler bir araya gelmeli, gereğini yapmalıdır !

Gün Laik Cumhuriyette, demokratik hukuk devletinde, parlamenter demokratik sistemde, tam demokraside topyekun birleşme günüdür…

Gün yeniden ‘Atatürk’ün Akıl’ yoluna girme günüdür !

Daha geç olmadan…

Hemen, şimdi… Yarın değil, bugün…

CHP’li Bozkurt: TC ibaresinin kaldırılması yönünde resmi karar yok

ziraat-bankasiCHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, bazı kamu kurum ve kuruluşların tabelasından Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltılmış hali olan ‘TC’ ibaresinin kaldırılmasına yönelik resmi bir kararın olmadığının ortaya çıktığını söyledi.
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, bazı kamu kurum ve kuruluşların tabelasından Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltılmış hali olan ‘TC’ ibaresinin kaldırılmasına yönelik resmi bir kararın olmadığının ortaya çıktığını söyledi. Bozkurt, konu hakkında Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli imzasıyla ‘Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan bir düzenleme bulunmamaktadır’ cevabının verildiğini açıkladı.
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, bazı kamu kurumu ve kuruluşların tabelaları ile yazışmalarında ‘TC’ ibaresinin kaldırılmasına yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verdiği soru önergesinin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli tarafından cevaplandığını söyledi. Bozkurt, Canikli’nin cevabına göre ‘TC’ ibaresinin kaldırılmasında resmi bir karar olmadığının belirlendiğini söyledi.
Foto: DHA- Ziraat Bankası logosundan TC ibaresinin kaldırılmasına vatandaşlar tepki göstermiş, yanlarında getirdikleri ibareyi logolara yerleştirmişlerdi
Foto: DHA- Ziraat Bankası logosundan TC ibaresinin kaldırılmasına vatandaşlar tepki göstermiş, yanlarında getirdikleri ibareyi logolara yerleştirmişlerdi

Canikli’nin imzasıyla ‘Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan bir düzenleme bulunmamaktadır’ cevabının verildiğini hatırlatan Bozkurt,”TC ibarelerinin kaldırılmasına yönelik bir karar yoksa, kurum ve kuruluş tabelalarından veya resmi yazışmalardan bu ibareni kaldırma kararı alan kişilerin bu tasarrufu neye dayanarak yaptıkları incelenmiş midir Haklarında herhangi bir işlem yapılmış mıdır” şeklinde yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir soru önergesi sunduğunu ifade etti.
bozkurt-ic
Foto: DHA- TC ibaresiyle ilgili CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un verdiği soru önergesiyle ortaya çıktı
ÖĞRENCİ ANDININ OKUTULMAMASI

Bozkurt, öğrenci andının da okullarda okutulmaması yönündeki soru önergesine de yine Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli tarafından, ”Öğrenci andının ilköğretim kurumlarında okutulması uygulamasının kaldırılmasına ilişkin idari düzenleme hakkında, İstanbul Barosu Başkanlığınca yargı süreci başlatılmış olup, söz konusu dava süreci takip edilmektedir” şeklinde cevap verildiğini belirtti. Bozkurt, öğrenci andıyla ile ilgili de yeni bir soru önergesi verdiğini ifade ederek, önergesinde ”Andımızın kaldırılmasının idari bir karar olduğu göz önüne alındığında ve 15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir darbe girişiminin ardından öğrencilere milli birlik şuurunun benimsetilmesinin önemi ışığında, davanın sonuçlanması beklenmeden, Öğrenci Andı’nın yeniden okutulmasına yönelik hükümetinizce yeni bir karar alınması düşünülmekte midir ” şeklinde soru yönelttiğini kaydetti.
Sözcü

15027510_10154861028777089_1501789316542645702_n

15107244_10154861028772089_6006408208610720151_n

M. Hüsnü Bozkurt: AKP’nin Cemaat’in siyasi ayağıyla bir sorunu yok

14915700_10209440399144999_1971757388379353999_n

GATA’nın bahçesinde Suriyeliler eğlence düzenliyor… YAŞ’ın yeni yapısıyla ordunun terfi geleneği alt üst edildi.

Nurzen Amuran: Öncelikle FETÖ darbe girişiminden sonraki süreci değerlendirelim: Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir haberyer almıştı “Suriye’de IŞİD saldırısında ağır yaralanan uzman çavuşumuz GATA’nın yanık tedavi bölümü dolu olduğu için Adana’da bu konuda uzmanlığı bulunmayan bir hastanede şehit oldu.” denilmişti. Bakanlıkta, ‘GATA’da yanık ünitesinde nöbetçi doktor yok’ yanıtını vermişti. Sayın Bozkurt, uzun yıllar askeri doktor olarak görev yaptınız. Terörün yoğun yaşandığı bir süreçte, askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlanmasını doğru buluyor musunuz?

M. Hüsnü Bozkurt: Hiçbir yönden doğru bulmuyorum bu kararı. Darbe girişimi ile nasıl bir ilişki kuruldu bilemiyorum, ama OHAL bahane edilerek gerek GATA’nın, gerekse askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi ile TSK, askeri hekimlik hizmetlerinden mahrum bırakılarak ciddi ve ağır sonuçları ileride ortaya çıkacak bir zafiyet içine düşülmüştür. Üstelik “FETÖ sızmış” gerekçesi bahane edilerek alınan bu karar, tam bir kara mizah örneğidir. Zira, devredilen bakanlığın da bir başka tarikat – Cemaat yapılanması ile anıldığı bilinen bir gerçektir. Hele Sağlık Bakanı’nın GATA ve askeri hekimler hakkındaki haksız ve hakaretamiz sözlerinin devlet adamı ciddiyeti ile de bağdaştırılması hiç mümkün değildir.

GATA’NIN BAHÇESİNDE SURİYELİLER EĞLENCE DÜZENLİYOR

Dünyanın pek çok ülkesinde askeri hastaneler var değil mi?

Elbette.NATO üyesi bütün ülkelerin ordularında kendi sağlık hizmetleri ve buna bağlı uzmanlık alanları bulunmaktadır. Keza Çin, Güney Kore, Hindistan ve daha pek çok güçlü ordular için de durum aynıdır. Kaldı ki; kimyasal, biyolojik, nükleer tehditlere karşı savunma, hava, uzay, su altı hekimliği, harp cerrahisi gibi özel uzmanlık gerektiren alanlarda, sivil tıp fakültelerinde eğitim verilmediği de ortadadır. Ülkemizde de bahsi geçen hekimlik faaliyetlerini yürütmekle sadece GATA ve askeri hastaneler yetkili kılınmıştır. Aynı şekilde, rehabilitasyon merkezleri ve gazi uyum evlerinde sunulan hizmetler de askeri uzmanlık gerektirmektedir. Bu uzmanlık alanlarında Sağlık Bakanlığı’nın yetişmiş hekimi olmadığı gerçeği göz önüne alındığında, oluşan zafiyet ve sonuçları, umarım yanlıştan kısa sürede dönülerek giderilir.

Öte yandan GATA’da tedavi gören yakınlarını ziyaret edenler, devir öncesi ziyaretlerinde hastane girişinde güvenlik kontrolünden geçtiklerini, ancak mevcut durumda hiçbir kontrole tabi tutulmadıklarını dile getirmektedir. Hastane bahçesini Suriyelilerin mesken tuttuğu, burada kendi aralarında eğlence düzenledikleri dahi tarafıma iletilen şikayetler arasındadır.

YAŞ’IN YENİ YAPISIYLA ORDUNUN TERFİ GELENEĞİ ALT ÜST EDİLDİ

Türk ordusunda subay olarak görev yaptığınız için soruyorum. Ordu da KHK’lerle gelen yapısal değişikliklerin hangilerini onaylıyorsunuz, onaylamadıklarınızın sakıncaları gelecekte neler olabilir?

Elbette TSK’da bir takım yapısal ve kurumsal değişiklikler yapılma ihtiyacı olduğu söylenebilir. Bu söylem doğru da olabilir. Ama bu tür çok önemli ve ülke güvenliği ile ilgili değişikliklerin herhalde OHAL kararnameleri ile yapılması düşünülemez. Esasen OHAL ilan gerekçeleri dışında ve süresini de aşan bu kalıcı değişikliklerin Anayasamıza aykırı olduğu da kesindir.

Kararnamelerle, Türk Ordusu; Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı’na, YAŞ’ı Başbakanlığa, Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları İçişleri Bakanlığına, Hastaneleri Sağlık Bakanlığına, Okulları Milli Eğitim Bakanlığına, yargısı Adalet Bakanlığına bağlanarak, 7 ayrı merkezden yönetilen, komuta bütünlüğü kalmamış, kendi subayını eğitme ve personelini yargılama olanakları elinden alınmış bir garip yapı ile adeta paramparça edilmiştir. Hele YAŞ’ın yeni yapısı ile (siyasetçi çoğunluk ) ordunun terfi geleneklerini alt üst etmesi ve siyasete bulaştırması kaçınılmazdır, ki akıl alır gibi değildir. Bu nedenle yapılan değişikliklerin hiç birini onaylamıyorum.

Gündeme oturtulan bir başka konu da idam cezasının geri gelmesi. Ünlü Ceza Hukuku profesörü Faruk Erem Hocamız, ”İdam, öç alma duygusunun tezahürüdür” derdi. Siz bir hekimsiniz. Hayat kurtarmakla yükümlüsünüz. Siyasi idamların yol açtığı sorunlarıyaşayan bir toplum olarak,idam tartışmasını doğru buluyor musunuz?

Ben idamın tartışılmasını hiçbir koşulda doğru bulmam, bulmuyorum. Hele şimdi tartışıldığı zeminde asla. 15 Temmuz sonrası ortaya atılmış, tamamen – sizin de sorunuzda belirttiğiniz üzere – öç alma duygusu ve popülist yaklaşımla başlatılmış yapay bir tartışmadır. Kaldı ki, geriye yürümeyeceği, dolayısıyla gündeme getirilme nedeni olan darbecilere uygulanamayacağı da açıktır.

AKP’NİN FETULLAH GÜLEN CEMAATİNİN ANA UNSURLARI VE SİYASİ AYAĞI İLE BİR SORUNU YOK

Darbe komisyonu oluşturulurken, Komisyona seçilen AKP’li üyeler tartışma yarattı. Özellikle medyada Fetullah Gülen’i övücü konuşmalar yapan kişilerin seçilme tercihi, AKP’nin FETÖ tepkisiyle nasıl örtüşüyor? Bu seçimlerde sadece siyasi kaygılar mı rol oynadı?

AKP iktidarı ve Sayın Erdoğan’ın; “ Allah’ın lütfu “ saydıkları bu darbe girişimini fırsata çevirerek, laik cumhuriyeti “referansı İslam olan” bir din devletine dönüştürmek üzere kendi karşı devrim darbelerini yapmakta oldukları yaygın bir kanıdır. Buna ben de katılıyorum. Bu nedenle, 2013 Aralık ayından sonra, AKP’nin terör örgütü olarak tanımladığı Fetullah Gülen Cemaati’nin ana unsurları ve özellikle siyasi ayağı ile bir sorunları olduğunu da hiç düşünmüyorum. Darbeyi de, FETÖ dedikleri yapılanmayı da, komisyonu da, OHAL’i de kendi menzillerine (ki o menzilin kimlerin menzili ile aynı olduğu kendi ifadeleri ile sabittir ) ulaşmak için bir tramvay olarak kullanıyorlar, tıpkı demokrasiyi kullandıkları gibi. Bu nedenle araştırma komisyonundaki AKP üyelerinin kim oldukları artık fazla bir önem taşımıyor. Zira niyet bellidir.

FETÖ konusunda ABD’nin rolünü ve etkinliğini biliyoruz. Darbe girişiminin somut kanıtlarını gösterdiğimiz halde ABD olaya kayıtsız kaldığı gibi geçenlerde ABD Eğitim Bakanlığı, Teksas’taki FETÖ bağlantılı sözleşmeli Harmony Okullarına 26,7 milyon dolar finansal destek kararı aldığını duyduk. Bunun Türkiye açısından anlamı nedir? FETÖ’ye sahip çıkmak mıdır, Gülen’in İadesi artık hayal midir?

Bu konuda söyleyebileceğim Fetullah Gülen hareketinin bir ABD ( CIA ) projesi olduğu ve emperyal planlar doğrultusunda, özellikle BOP kapsamında, kullanıldığıdır. Bu bağlamda ABD’ nin, Gülen’ i de, örgütünü de işine yaradığı sürece kullanacağı ( ki halen yaradığı görülüyor ), işi bittiğinde de terk edeceği, tüm dünya örnekleri ile bilinmesi gereken bir gerçektir. Tıpkı, ülkemizde ve bölgemizde kullandığı diğer kişi ve kurumların da bilmesi gerektiği gibi. Gülen’ in iadesine gelince, bunun söz konusu olduğunu bile sanmıyorum. Ne AKP ve Erdoğan istemektedir, ne de ABD ve CIA vermeyi düşünmektedir.

Ülkemizde başarılı oldukları bilinen 155 okul bir proje kapsamına alındı. Gerek öğrencilerde gerekse velilerde büyük endişe var. Bilimsel eğitim yerine dindar bir kuşak yaratma hedefiyle bu düzenlemelerin yapıldığı söylentisi yaygın.. Proje okullarında neler oluyor?

Proje okullar dedikleri ve 155 okulu kapsayan bu uygulama ile çağdaş, laik ve bilimsel eğitim uygulayan, akademik başarı anlamında kendini kanıtlamış öğretmen kadrosu ve öğrenci profili bulunan Türkiye’nin gözde okullarının içinin boşaltılması ve bunların da dindar ve kindar nesiller yetiştirecek diğer malum okullara benzetilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Nasıl emperyalist güçler bölgemizde laik ve demokratik bir Türkiye’yi kendi gelecek planları açısından bir tehdit olarak algılıyorlarsa, AKP de yaratmak istediği yeni Türkiye’de eğitim veren okullara tahammül edemiyor.

KİMSE HİTLER’İN ADALET BAKANI FRANK’A ÖZENMEMELİDİR. HUKUK BİR GÜN HERKESE LAZIM OLUR

Batı, darbe girişiminden sonra şu uyarıyı yaptı: ”Darbede aktif olanları elbette cezalandıracaksınız.” Ancak, “Suçun ve cezanın şahsiliği, savunmanın kutsallığı kanunsuz ceza olamayacağı, ceza hukukunun geriye yürümeyeceği ve de masumiyet karinesi” ilkeleriyle bağdaşan bir yargılama olmasını talep ediyoruz” dedi. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz. Yargı, kumpas davalarındaki adaletsizliklerden bir ders çıkardı mı, ne dersiniz?

En ufak bir ders çıkarılmadığı ortadadır ve esasen böyle bir niyet de yoktur. Çünkü, kumpas davaları ile ne yapılmak istenmişse, bugün de aynı amaç güdülmektedir.Biraz önce de belirttiğim gibi, Erdoğan – AKP iktidarının nihai hedefi, 1923 Cumhuriyeti ve Atatürk Türkiye’sini kendi hedefleri doğrultusunda dönüştürmektir. Hukukun üstünlüğüne dayanan bir adalet sistemi, tarafsız ve bağımsız yargı, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasiyi tramvay sayanlarınsa böyle bir derdi olmadığı açıktır. 15 Temmuz sonrası yaşadığımız süreçte, suç tanımı yapılmamış, neyle suçlandıklarını bile bilmeyen onbinlerce insan, sorgusuz sualsiz, savunma hakları da ellerinden alınarak, kamudan atılmış, neredeyse açlığa mahkum edilmişlerdir. Kimi zaman,“At izi it izine karıştı “ diyenler, hemen ardından “ Ne mağduru, mağdur falan yok “ diyebilmişlerdir. “ İktidarımızda FETÖ 15 kat güçlendi“diyenler sonrasında “FETÖ bizim zamanımızda palazlanmamıştır“ demekte beis görmemişlerdir. Bu denli gayri ciddi yaklaşımlar ve söylemlerle yürütülen bir sürecin, adalet üretmesi de, vicdanlarda adalet duygusu uyandırması da beklenmemelidir. Batı’ da bizimle aynı endişeleri taşımakta haklıdır, ki yıllardır Türkiye ile ilgili raporlarında aynı uyarılara yer veriyorlar. Sonuç olarak, adaletin büyük yara aldığı görülmektedir. Nihayet Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan bir açılış töreniyle yürütmenin himayesine sokulan ve cübbesinde ilik düğme arayan bir yargı ile karşı karşıyayız. Bağımsız ve tarafsız yargıyı, evrensel hukuk ilkelerini özümsememiz şarttır. Hukukun ideolojilere göre işlemesi vahim olduğu kadar, tehlikelidir. Kimse Hitler’in Adalet Bakanı Frank’a özenmemelidir. Hukuk bir gün herkese lazım olur.

DEMOKRATİK OLGUNLUĞA ERİŞEMEYEN SİYASİLERİN ÇOĞUNLUKTA OLDUĞU BİR ÜLKEDE BAŞKANLIK SİSTEMİ NELERİ DEĞİŞTİRİR

Sayın Bahçeli’nin Başkanlık açıklamalarından sonra Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da, “Başkanlık sisteminin, Türkiye’nin daha etkin bir yönetime kavuşması bakımından doğru olacağı kanaatindeyiz.” deme fırsatını buldu. Başkanlık sistemi bir yönetim modeli midir, yoksa bir rejim değişikliği midir?

Parlamenter demokrasi içinde Cumhurbaşkanı çıkıp, “Mevzuat hazretleriyle bu işi yürütmeye kalksaydık yanmıştık” sözleriyle açıkça yasalara uymadığını, yasaları ayak bağı olarak gördüğünü beyan ediyorsa, “Ben seçildim isteseniz de istemeseniz de Türkiye’nin yönetim şekli fiilen değişmiştir, şimdi bu fiili duruma uygun anayasa yapılmalıdır “ diyerek Anayasa’yı yok saydığını açık açık söyleyebiliyorsa, Kuvvetler Ayrılığı değil, Kuvvetler Uyumu isteyebiliyorsa, neyin amaçlandığı bellidir. Dediğim gibi hedef 1923 Cumhuriyeti ve Atatürk Türkiye’sini tasfiye etmek, Başkanlık diyerek, örneği bulunmayan, ne olduğu da söylenmeyen bir modelle Yeni Türkiye denilen Din Devleti’ne ulaşmaktır. Elbette demokrasi tramvayına da artık ihtiyaç duyulmayan bir Yeni Türkiye…

Demokrasilerin özelliği kurumların birbirini denetlediği dengelediği düzeni getirmesidir. Sizin de değindiğiniz gibi henüz demokratik olgunluğa erişemeyen siyasilerin de çoğunlukta olduğu bir ülkede başkanlık sistemi neleri değiştirir? Sözgelimi TBMM etkin rolünü koruyabilir mi, denetim görevi kimin eline geçer?

Zaten Erdoğan – AKP iktidarı 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri TBMM’ni işlevsizleştirmek, devre dışı tutmak için elinden geleni yaptı, yapıyor. 15 Temmuz ihaneti ve ardından girdiğimiz OHAL sürecinin de bu amaçla kullanıldığı çok açık. Cumhurbaşkanı’nın “Allah’ın lütfu“ dediği, Başbakan’ın da “Başkanlığın kapısını açtığını” belirttiği 15 Temmuz’ un OHAL ortamında, KHK’lerle yönetilmeye çalışılan ülkemiz, şimdi bir de BAŞKANLIK adı verilmiş keyfi TEK ADAM yönetiminin cenderesine sokulmak isteniyor. Henüz Parlamenter Demokratik Sistem yürürlükte olduğu halde; darbe fırsatçılığı ile anayasa ve yasalar hilafına bir TEK ADAM yönetimi oluşturulmuş, denge denetim mekanizmaları berhava edilmiş, kuvvetler ayrılığı rafa kaldırılmış, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmişken, ne olduğu tarif bile edilmeyen Türk Tipi Başkanlık SistemindeTBMM’nin yasama ve denetim görevini yerine getirebileceğini, değil söylemenin, düşünmenin bile mümkün olmadığı kanısındayım.

YSK’nın oy pusulalarını bastırdığı haberiyle birlikte bu pusulaların erken seçim için mi yoksa başkanlık sistemine yönelik halk oylaması için mi bastırıldığı tartışmaları başladı. Erken seçim AKP’yi hangi sıkıntılardan kurtarır? Erken seçim FETÖ’nün siyasi kanadını temizlemek için kurtarıcı mı olacak, ne dersiniz?

Erken seçimin AKP’yi ve Erdoğan’ı herhangi bir sıkıntıdan kurtarması da, bugünkü sandalye sayısını koruması da mümkün değil kanısındayım. Kaldı ki, yıllardır TBMM’yi yok sayan bir anlayışın, bir erken seçimle Meclisin ülke gündeminin ana konusu olmasını tercih edeceğini hiç düşünmüyorum. Erdoğan’ın tek gündeminin, Başkanlık tramvayı ile 2023 hedefine ulaşmak, olduğunu düşünüyorum. Bunun için tüm gücünü Başkanlık adını verdiği tek adam yönetimini elde etmek için kullanacaktır. Dolayısıyla, TBMM’den geçirebilirlerse, referandum beklenebilir. Ama ülke, içeride terör, dışarıda savaş belaları ile boğuşur, OHAL ile yönetilirken, üstelik ekonomi ciddi bir kriz yaşarken bunun da – bu koşullar devam ettiği sürece – çok zor olacağı söylenebilir. Yaşayıp göreceğiz tabii.

Varsayalım erken seçim olacak. Siz erken seçime hazır mısınız?

Az önce de ifade ettiğim gibi, bir erken seçim olasılığı görmüyorum. Ancak CHP; Kuvva-yı Milliye ruhundan ve Atatürk’ün aydınlanma devriminin siyasal örgütü olma bilincinden aldığı güçle, devrimci – sol kimliği ve kadrolarıyla, toplumun her kesimini kucaklayan – iktidarın da kopyaladığı – projeleri ve ülke sorunlarına yönelik çözüm politikalarıyla her zaman seçime hazırdır. Ve unutulmamalıdır ki; özellikle bugün, yani Türkiye’yi 21. yy da darbe yapılabilir bir ülke olma ayıbı ile yüz yüze bırakmış, AKP kadrolarının iktidarını, ancak OHAL rejimi ile sürdürebildiği böylesi bir ortamda, CHP’ye her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç olduğu kesindir.

Son sorumuz dış politikamızla ilgili. Amacımız,Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ise dış politikada nasıl bir üslupla talebimizi ve kararlılığımızı dile getirmeliyiz? Bölgesel istikrarın korunmasında Türkiye’ye düşen sorumluluk ne olmalı?

Erdoğan – AKP İktidarının yıllardır inatla sürdürdüğü dış politikanın ne denli yanlışlarla dolu olduğu ve 180 derece değiştirilmesi gerektiği defaatle Genel Başkanımız ve parti sözcülerimizce dile getirildi, biliyorsunuz.

Üstelik AKP ve Erdoğan; Atatürk ve İnönü’yü “ İki ayyaş “ ayıbı ile küçümsemenin, öğütlerini kulak ardı etmenin,

CHP’nin uyarılarını dinlememenin bedelini milletimize ve özellikle de çocuklarımıza ödetiyorlar.

Ne demişti Atatürk; “ Türkiye’yi yönetirken şu 3 temel doğrudan ayrılmayınız:

A) Kuzey komşumuzla (SSCB – Rusya) ile iyi geçinin,

B) Emperyalist planlara asla dahil olmayın,

C) Yakın Doğu (Orta Doğu) Arap devletlerinin kendi aralarındaki mezhep kavgalarına taraf olmayın, bulaşmayın !”

Ya İsmet İnönü ne söylemişti; “Büyük devletlerle politika yapmak ayı ile yatağa girmek gibidir, dikkat etmezseniz ezilirsiniz !”

Erdoğan – AKP iktidarları bu uyarıların hiç birini dinlemedi ve dört hatayı da yaptı. Hem de tüm ikazlarımıza rağmen.

Rus uçağını düşürme, BOP Eşbaşkanlığı, hem Suriye’de, hem Irak’ta, hem de İsrail ile ilişkilerde uyguladıkları mezhepçi, dinci politikalar ve büyük devletlerle ilişkilerdeki özensizlik, verilen sözlerin tutulmaması, imzalanan anlaşmaların yok sayılması v.s. Bu yanlış politikaların ve akıl dışı tercihlerin başımıza ne dertler açtığı ortada.

Bundan sonra ne yapılmalı?

Şimdi, Basra harap olduktan sonra yani, bu yanlışlardan kısmen de olsa dönülme çabaları elbette desteklenmelidir, destekliyoruz. Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi ( aslında hiç bozulmamalıydı ) tabii ki doğrudur. Keza İsrail ile de ( Elbette imzaladıkları anlaşmanın utanç verici haksızlığını saklı tutuyorum ) öyle.

Ancak kimi yanlışlarda hala ısrar etmekten, bölgeye hala Sünni gözlükle bakma inadından ne yazık ki bir türlü kurtulamıyorlar. Hala Suriye’de El Nusra hamiliğinden ( ki Erdoğan arabuluculuk yaparken Çavuşoğlu terörist diyor ), ÖSO’dan demokratik güç üretme hayalciliğinden vazgeçemiyor, meşru Suriye yönetimi ile ilişkileri düzeltme yoluna giremiyorlar. Hala “ Musul’a Sünni Türkmenler, Sünni Araplar, Sünni Kürtler girmelidir. Şii milisler olmamalıdır “ diyor, Irak nüfusunun % 65 inin Şii olduğu gerçeğini görmezden geliyor, meşru Irak yönetimini ve Başbakanını aşağılıyor, sonra da görüşmek için heyet gönderip, ciddiye alınmayı bekliyorlar. Fırat Kalkanı harekatının kamuoyuna yansıyan nihai hedefi ( Cerablus hattı boyunca 98 e 40 km, lik güvenli bölge ) ile sınırımıza 250 km uzaktaki Rakka’ya uzanacağı söylemlerinin nasıl bağdaştırıldığı da meçhul.

Konu çok kapsamlı, daha fazla uzatıp okuyucularınızı sıkmak istemem, ama Erdoğan – AKP politikalarının ne ülkemizde, ne bölgede istikrara hizmet ettiğini söylemek, yazık ki, mümkün değil.

Dileğimiz muhalefetin eleştiri ve önerilerinin yol gösterici olması özellikle dış politikada iktidar-muhalefet arasındaki diyalog sürecinin oluşturulması. Çok teşekkürler.

Ben teşekkür ederim.

Nurzen Amuran

Odatv.com

 

KONTİMDER’de terörle mücadele tartışıldı

http://www.memleket.com.tr/kontimderde-terorle-mucadele-tartisildi-969770h.htmKonya Tesisat ve inşaat Malzemecileri Derneği (KONTİMDER) Bilgi Aktarım Programına bu hafta AK Parti Konya Milletvekili Dr. Abdullah Ağralı ve CHP Konya Milletvekili Dr. M. Hüsnü Bozkurt misafir oldu.

KONTİMDER Şehit Ömer Halisdemir Konferans Salonunda gerçekleştirilen programda, ‘Terörle Mücadele’ konusu masaya yatırıldı. Programa, Konya Sanayi Odası Meclis Başkanı ve İpekyolu Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Şahin, Türkiye Harp Malulü, Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Işık, Konya Şehit Aileleri Derneği Başkanı Recep Pekdemir, dernek üyeleri, çok sayıda misafir ve basın mensupları katıldı. Programın yanısıra KONTİMDER katılımcılara aşure ikram etti ve zihinsel engelli çocuklarımızın eğitim aldığı Karatay Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi Okulu’nun ürünlerinin sergilendiği bir kermes organize edildi.

kontimder’de-terorle-mucadele-tartisildi-(1).jpg

Programın açılış konuşmasında, 15 Temmuz’da milletimizin demokrasiye sahip çıkma çabasının takdire şayan olduğunu belirten KONTİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Osman Başaran, “Bu programı Yenikapı ruhundan feyz alarak organize ettik. Konu çok önemli ve birlik ve beraberlik zamanıdır diyoruz. Aynı zamanda zihinsel engelli çocuklarımızın eğitim aldığı Karatay Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi Okulu’nun ürünlerinin sergilendiği bir kermes organize ettik. Okulu ziyaret etmenizi özellikle tavsiye ediyorum. Diğer taraftan KONTİMDER olarak organ bağışı kampanyası başlattık, bu konuda farkındalık yaratmak istiyoruz. Bu programa katılımınızdan dolayı herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. Konya Şehit Aileleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Cafer Çelik ve Türkiye Harp Malulü, Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Işık’ın yaptığı konuşmaların ardından ‘Terörle Mücadele” söyleşisi başladı.

kontimder’de-terorle-mucadele-tartisildi-(6).jpg

TERÖRLE MÜCADELENİN İLACI DEMOKRASİDİR

CHP Konya Milletvekili Dr. M. Hüsnü Bozkurt, terörle mücadelenin birinci sınıf demokrasi ile sağlanabileceğini vurgulayarak, terörün en büyük ilacının demokrasi olduğunu söyledi. Türkiye’de demokrasinin yok edilmeye çalışıldığını belirten Bozkurt, “Yenikapı’ya CHP 12 maddelik bir metinle geldi ama tek bir satırına itibar edilmedi. Anayasal düzen tanınmıyor. Anayasaya uyulmadığı için devlet krizi yaşanıyor ve Türkiye yönetilemiyor. Böyle giderse terörün hakkından gelemeyiz. Bütün terör örgütleri emperyalist güçlerin taşeronudur” diye konuştu. Türkiye’nin 1984 bu yana terör örgütü ile mücadele ettiğini kaydeden Bozkurt, “Türkiye etrafı çok sorunlu coğrafya ile çevrilmiş bir bölgede yer alıyor. Bunun yanında sosyal ve ekonomik sorunları mevcut. PKK terör örgütü yanında bir de FETÖ örgütü ortaya çıktı. 1970 yıllardan bu yana yapılanan bu örgüt, 2002 yılından sonra iktidardaki hükümetin bütün olanaklarını ve kadrolaşma imkanlarını kullanmıştır “dedi. Bozkurt, ilke olarak doğru buldukları ama uygulamada yanlış olan bir çözüm süreci projesinin uygulanmaya konulduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu: “Fikrim, Türkiye kendi Kürt yurttaşları ile barışmak zorundadır. Kendi yurttaşlarımızla düşman değiliz. PKK yurttaşlarımıza zarar veriyor. Çözüm sürecinin ne başı, ne sonu, ne hedefi asla ortada değildi. 7 Haziran seçimleri yaşandı ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu seçim sonuçları tanınmadı. Yandaş medya kaosu seçti diye manşet attı. Türkiye çok uzun bir süredir yönetilemiyor. Biz neyle nasıl mücadele edeceğiz. Ülkeyi yönetenlerin söylediği lafların neyi ifade ettiğinin farkında olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti çarşıda pazarda bulunmuş bir devlet değildir. Sınırlarımız kanla çizdik. Cumhuriyetimizin ana felsefesine saygısızlık etmek kimseye yarar getirmez.”

kontimder’de-terorle-mucadele-tartisildi-(7).jpg

TERÖRÜ YARATAN ZEMİNİ YOK ETMELİYİZ

Türkiye’nin bulunduğu kritik coğrafyada zorlu bir süreçten geçtiğimize dikkat çeken AK Parti Konya Milletvekili Dr. Abdullah Ağralı, sıkıntılı süreci birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek, tartışarak, çözüm üreterek aşamamız gerektiğini söyledi. Ağralı, 30 yılı aşkın Türkiye’nin en büyük probleminin terör olduğunu belirterek, “Terör dünyanın da sorunu. Ateş düştüğü yeri yakar. Terörle mücadelede en titiz davranması gerek ülke biziz. Terörü ortadan kaldırmamız için, ortaya çıkış sebeplerini bilmemiz lazım. PKK’nın 42 ülkede bürosu var. Büro açmak için o ülkenin istihbaratı ile ilişkide olması lazım. Maalesef müttefik dediğimiz ülkelerin tamamı Türkiye karşı terörü destekleyen ülkeler konumunda. İş öyle bir noktaya geldi ki artık gizlemiyorlar. PKK’nın bilenen terörist sayısının 5 katı kadar terörist öldürüldü ama bitmiyor. Teröre kaynak oluşturan bir zemin var. Bu zemin ortadan kaldırılmadığı sürece terör bitmeyecek” diye konuştu. 15 Temmuz’dan sonra hiç olmadığı kadar terörle mücadele de etkin bir sonuçlar alındığını kaydeden Ağralı, “Bölgeyi dolaşan biri olarak buna şahidim. Terör dediğiniz zaman Avrupa ülkeleri, Rusya, İsrail ve ABD’yi görmeniz lazım. ABD aleni olarak terörü destekliyor. T.C. kurulduğundan bu yana devlet ile millet kavgalı hale getirilmeye çalışıldı. Bütün enerjimiz buraya harcandı. İnsanımız ve maddi olarak kaynaklarımız heba edildi. AK Parti terörü bitirmek adına çözüm sürecini başlattı. Siyasi bir bedeli olsa da bunu göze aldı. T.C. tarihinin en büyük projesiydi. Şu anki sıkıntılı dönemden çıkış noktası birlik ve beraberliğimizi korumaktan geçiyor. Terörün kaynağı sadece içerde değil. Etrafımıza iye bakmamız lazım” dedi. Ağralı, KONTİMDER’in sosyal sorumluluk kapsamında zihinsel engelli kardeşlerimizin ürünleri için kermes düzenlemesi ve organ bağışı ile ilgili çalışmalarından dolayı tebrik ve takdir ettiği söyledi. Haber Merkezi
Memleket.com.tr

CHP’li Bozkurt Aile sağlığı personellerinin sorunu TBMM’ye taşıdı

57904_656x369CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, aile sağlık elemanlarının sorunlarını Meclis gündemine taşıdı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, 5258 Sayılı Aile Hekimliği Kanunu’na tabi olarak hizmet veren ve sayıları yaklaşık 4 bini bulan, kamuda istihdam edilmelerine rağmen, “Kamu dışı eleman” olarak nitelendirilen aile sağlığı elemanlarının birçok haktan mahrum bırakıldığını söyledi.

Aile sağlığı elemanlarının işe KPSS ile alındıklarını ancak kadro talebinde bulunduklarında veya yer değişikliği talep ettiklerinde kendilerine “Kamu dışı” personel oldukları yanıtı verildiğini ifade eden CHP’li Bozkurt, aynı şekilde iş güvenceleri olmaması nedeniyle birçok konuda mobbinge maruz kaldıklarını, hastalanmaları halinde rapor almalarına rağmen izin dahi kullanamadıklarına dikkat çekti.

Kendilerine nöbet, eğitim gibi durumlarda kamu kuralları uygulanan aile sağlığı elemanlarının kamu kurumlarında çalışan sağlık görevlileri ile eşit iş yapmalarına rağmen “kadro” başta olmak üzere pek çok haktan mahrum olmaları sebebiyle pek çok sorun yaşadığını ifade eden Bozkurt, aile sağlığı elemanlarının, kamu kurumlarında çalıştıkları halde neden “Kamu personeli olmayan aile sağlığı elemanı” olarak nitelendirildiğini sordu.

CHP’li Bozkurt önergesinde ayrıca şu soruları yöneltti:

– Aile sağlığı elemanlarına diğer kurumlardaki memurlarla aynı işi yapıyor olmalarına ve nöbet, eğitim gibi kamu kuralları uygulanmasına rağmen, yer değişikliği hakkı tanınmamasının gerekçesi nedir?

– 4 bin civarındaki aile sağlığı elemanın sıkıntılarının çözümü ve özlük haklarının iyileştirilmesi hususunda çalışmanız var mıdır?

– Aile sağlığı elemanlarının kadroya alınmasına yönelik bir çalışma planlanmakta mıdır?

Çağdaş Ses

Diyanet’in çocuk dergisi meclis gündemine girdi

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından aylık çıkarılan çocuk dergisinin Nisan sayısında anlatılan ’Şehitlik’ konulu çizgi hikayeyi Meclis gündemine taşıdı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, ebeveynlerle çocukları arasında geçen “Şehit olan cennette o kadar mutlu olur ki on defa şehit olmak ister”, “Keşke ben de şehit olabilsem” gibi ifadeler içeren hikayenin kamuoyunda da tepkiye neden olduğunu ifade etti.

Özellikle çocuk yaştaki bireylerin zihinlerini yıkayarak örgüt üyesi yapan ve canlı bomba olarak kullanan, bu şekilde Türkiye’de ve Avrupa’da yüzlerce insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olan IŞİD terör örgütünün de, Diyanet’in dergisinde bahse konu olan “İslam uğruna ve Allah için şehit olma ve cennete gitme” söylemlerini kullandığına dikkat çeken Bozkurt, çocuk dergisinde şehitliğin çekici hale getirilerek işlenmesinin tepkilerin büyümesine neden olduğunu ifade etti.

’Babanın öz kızı’ ile ilgili verdiği fetva nedeniyle tepki toplayan Diyanet İşleri Başkanlığının çocuk dergisinin Ocak sayısında da, ’Görünmeyen Elbise’ adlı hikayesinde anne kaplumbağayı türbanlı olarak göstermesinin de kamuoyu gündemine geldiğini hatırlatan CHP’li Bozkurt, konunun uzmanlarının derginin hitap ettiği çocukların yaş aralığı da göz önünde bulundurulduğunda bahsi geçen türden yayınların çocukların algı ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabileceği uyarılarında bulunduğunu belirtti.

Diyanet’in aylık çıkarılan çocuk dergisinin Nisan sayısında ele alınan ’Şehitlik’ konusunun bu şekilde işlenmesinin Başbakanlıkça uygun bulunup bulunmadığını soran Bozkurt, dergideki aylık konuların neye göre belirlendiğini ve konular belirlenirken pedagogların ve çocuk eğitimcilerinin görüşünün alınıp alınmadığını sordu.

CHP Konya Milletvekili Bozkurt önergesinde ayrıca şu soruları yöneltti; “IŞİD’in de aynı argümanları kullandığı göz önüne alınarak, Allah yolunda şehit olmanın çocuklara çekici hale getirilerek işlenmesinden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne gibi bir fayda elde edeceği düşünülmektedir? Diyanet İşleri Başkanlığının laik Cumhuriyetin bir kurumu olduğu ve sorumlu davranması gerektiği konusunda Başbakanlıkça uyarılması düşünülmekte midir?”

Haberler

CHP’den şehitlerle ilgili önemli iddia!

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, her geçen gün artan şehit sayısı ile ilgili önemli bir iddia ortaya attı.

Son 8 ayda 300’ün üzerinde, 10 günde de 30’a yakın şehit vermemizin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan şehit sayısındaki artışın sebebini paralel yapıya yakın polis ve askerlere bağlayıp, istihbarat paylaşımında sorun olduğunu dile getirse de, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamaları, Temmuz 2015’te başlatılan terör operasyonlarına yaklaşık 6 ay boyunca TSK’nın katılmadığı yönünde çok ciddi başka bir iddiaya işaret ediyor.

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle önerge vererek, Sur’da ve İdil’de yürütülen terör operasyonlarının yetersiz güvenlik gücüyle yapıldığı iddialarını sordu.

TERÖR OPERASYONLARINA 6 AY BOYUNCA TSK NEDEN YER ALMADI?

Başbakanlık Koordinasyon Merkezi’nden Temmuz 2015’de yapılan açıklamada, ülkemizin ve milletimizin güvenliği ve huzuru için başlatılan operasyonların devam ettiği belirtilerek, terörle mücadelede alınacak ilave tedbirlerin kararlaştırıldığı, ilgili kurumlara gerekli talimatların verildiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini, güvenlik güçleri ile sivil vatandaşlarının huzur ve emniyetini tehdit eden terör örgütlerine yönelik operasyonların yurtiçi ve sınır ötesi olarak sürdürüldüğünün ifade edildiğini hatırlatan CHP’li Bozkurt, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 9 Mart 2016 tarihinde yapılan basın açıklamasına dikkat çekti.

Söz konusu açıklamada İdil operasyonu ile ilgili bilgilerin kamuoyu ile paylaşıldığını, buna göre, “Başbakanlığın 13 Aralık 2015 tarihli direktifi ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/D maddesine istinaden, Şırnak Valiliğinin kuvvet talebi ile 16 Şubat 2016 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü unsurlarıyla birlikte müşterek operasyon başlatılmıştır” dendiğini belirten Bozkurt, aynı şekilde Genelkurmay’ın Sur İlçesi’nde yürütülen operasyonlarla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/D maddesine istinaden, Diyarbakır Valiliğinin 17 Aralık 2015 tarihli kuvvet talebi ile 18 Aralık 2015 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü unsurlarıyla birlikte başlatılan müşterek operasyon 09 Mart 2016’da tamamlanmıştır.” açıklamasında bulunduğuna dikkat çekti.

Her iki açıklamaya göre, Başbakanlığın İdil’deki operasyonlar için 13 Aralık 2015’te, Diyarbakır Valiliği’nin de Sur’daki operasyonlar için 17 Aralık 2015’te Genelkurmay Başkanlığı’ndan askeri kuvvet talep ettiğine dikkat çeken Bozkurt, Temmuz-Aralık 2015 tarihleri arasında bölgedeki terörle mücadele kapsamındaki operasyonların yetersiz güç ile yapıldığı iddialarının doğru olup olmadığını sordu.

Önergesinde, Başbakanlığın terörle mücadele konusunda yaptığı açıklama ile Genelkurmay’ın Başbakanlığın İdil Operasyonu için Genelkurmay’dan asker istediğine yönelik direktifini içeren açıklaması arasında 6 ay zaman bulunduğunu ifade eden Bozkurt, “Son 8 ayda 300’ün üzerinde güvenlik gücümüzün terörle mücadele esnasında şehit olduğu göz önüne alındığında, Temmuz-Aralık arasındaki 6 aylık sürede içinde TSK’dan askeri kuvvet talebi yapılmamış olmasının gerekçesi nedir? Şehit sayısının yüksek olmasının operasyonlarda askerin görev almamasından kaynaklandığı iddiaları doğru mudur?” diye sordu.

Bozkurt önergesinde ayrıca, “Temmuz 2015 tarihinden itibaren terör saldırılarının başladığı ve 300’ün üzerinde şehit verdiğimiz göz önünde bulundurulduğunda askere operasyon talimatı verilmesi için neden 6 beklenmiştir? Kamuoyuna bununla ilgili açıklama yapılması düşünülmekte midir?” sorusunu yöneltti.

gerçek gündem

Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı?

Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı?

 

Bu video Adobe Flash Player’ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı? başlığıyla izlediğiniz video Türkiye’nin önde gelen gelen haber kanalları arasında yer alan Halk Tv kanalında 26 Mart 2016 Cumartesi günü yayınlanan Ana Haber adlı programdan alınmıştır.

Buradaki amaç, Türkiye ve dünya gündeminde yer alan gelişmeleri tek merkezden ve farklı kaynaklardan edinmenize olanak sağlamayı hedeflemektedir.

Bu videonun içerdiği konular içerisinde yer alan Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı? başlığıyla verilen haber, Halk Tv kanalı sorumluğundadır. Haber24.com olarak Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı? başlıklı haberde yeniden iletim dışında herhangi bir sorumluğumuz bulunmamaktadır.

Chp’li Hüsnü Bozkurt: Tsk 6 Ay Boyunca Neden Yer Almadı?

HABER 24 | Haber Son Dakika Haberleri Yerel Haberler | Haber24.Com

KARAMAN’DA CİNSEL İSTİSMAR OLAYI

fft261_mf13971736CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık,karaman’da yaşanan cinsel istismar olayının sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi.
CHP Parti Meclisi Üyesi Avukat Seda Kadıgil,Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt ve BurdurMilletvekili Mehmet Göker ile Karaman’a gelen Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, yaşanan olayla ilgili bilgi almak üzere sırasıyla Karaman Valisi Murat Koca, Karaman Cumhuriyet Başsavcısı Abdürrahim Alan ve İl Milli eğitimMüdürü Asım Sultanoğlu’nu ziyaret etti. Ziyaretlerin ardından CHP heyeti parti binasına geçerek burada basın açıklaması yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, siyaset yapmak için gelmediklerini belirterek “Biz anneyiz, biz babayız, biz aileleriz. Toplumda bu duygularla bütün herkes bu üzüntüleri yaşadık. Karaman’daki ailelerin çocuklarının manevi şahsiyetlerini de zedelemek asla aklımıza gelmeyecek bir mevzudur. Bu konuda net olarak fikrimizi belirtmek istiyorum. Ne Karaman, ne aileler, ne çocukların manevi şahsiyetlerini zedelememek gerekiyor. Bu nedenle çocukların kimliklerini ifşa etmek, ailelerin kimliklerini ifşa etmek, son derece yanlış bir tutumdur. Çünkü konunun merkezinde çocuklar vardır. Bu çocukların bundan sonraki yaşamlarını sağlıklı götürmelerini biz sağlamak zorundayız. Bundan sonra bu tür olayların olmaması için hem geçmişte yaşanan olaylarla ilgili hem de bundan sonra olmaması için gerekli sorumluların tespit edilmesi ve kanun önünde yargılanması gerekmektedir. Biz CHP olarak sorumluların ortaya çıkana kadar bu işin peşini bırakmayacağız.”
“SAVCILARI KUTLUYORUM”
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt da, “Bu olay adliyeye bir cinsel istismar olayı olarak intikal etmiş değildir. Huzurlarınızda Cumhuriyet Başsavcısı ve görevli savcıyı kutluyorum. Olayı ortaya çıkaran tamamen savcılık makamıdır. Bir tek çocuğun uzun zamandır okula gitmek istememesi üzerine ailesinin çocuğu psikiyatriste götürmesi, psikiyatristin çocukla görüşürken olayın ortaya çıkması üzerine o doktorun olayı cumhuriyet savcılığına intikal ettirmesi ve cumhuriyet savcısının sadece bir çocuk üzerindeki yaşanan hadiseyi alarak o çocukla ve diğerleri ile görüşe görüşe sonuç olarak 10 çocuğun cinsel istismara uğradığını ortaya çıkarmasıdır. Dolayısı ile 45 çocuğun cinsel istismara uğraması gibi bir şey yok, ailelere şikayetinden vazgeçin diyerek bir para verilme olayı da söz konusu değil. Olay böyle gelişmiştir. Ben tekrar olayın üzerine giderek bunu ortaya çıkaran Karaman Cumhuriyet Savcılığına dürüstlüklerinden dolayı teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Halka ekmek ve hoşaf dağıttılar

halka-ekmek-hosaf-dagittilarÇanakkale Şehitlerini Anma Günü nedeniyle CHP’li gençler Çanakkale ruhunun yaşatılması amacıyla Gedavet Parkı’nda şehitler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından vatandaşlara ekmekle hoşaf dağıttı

 

CHP’li gençlerin Çanakkale ruhunun yaşatılması ve Şehitleri Anma programına CHP Konya İl Gençlik Kolları Başkanı Orkun Polat, CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, il yönetim kurulu üyeleri ve merkez ilçe başkanlarıyla gençler ve partililer katıldı.

CHP Konya İl Gençlik Kolları Başkanı Orkun Polat, Çanakkale ruhunun yaşatılması amacıyla ekmek ve hoşaf dağıtımı yaptıklarını belirterek, “18 Mart Çanakkale Zaferi’nde şehitlerinin yemek listesi ekmek ve şekersiz üzüm hoşafı idi. Onlar yokluk içinde büyük bir kahramanlık destanı yazarak, vatanı bizlere emanet ettiler. Atalarımıza bize vatanı bıraktıkları için minnettarız. Sonuna kadar kollamak ve korumakta bizim görevimiz. İşte bugünde bizim yemeğimiz şekersiz üzüm hoşafı ve ekmek. Şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz” dedi.

halka-ekmek-hosaf-dagittilar-2

“ÇANAKKALE, EMPERYALİST GÜÇLERİN YENİLEBİLİNECEĞİNİN İSPATIDIR”

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’ta konuşmasında, Çanakkale’nin emperyalist güçlerin yenilebilineceğinin ispatı olduğuna dikkat çekerek, “Çanakkale’de her gün üzüm hoşafı ve kırma buğdayı kendilerine öğün yapan atalarımız dünyanın ordularını yendi. Bundan dolayıdır ki, Çanakkale dünya’da emperyalist ordulara yenilemeyeceğinin kanıtıdır. Bunun yanında yine Çanakkale Ulusal Kurtuluş savaşının önsözüdür. 200 yıl batı Osmanlı imparatorluğunu yıkmaya çalışmıştır. Cumhuriyetle birlikte Çanakkale millet olma ruhudur. Diğer taraftan Çanakkale Mustafa Kemali kazandırmıştır. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetini kurarak bir millet olmayı bize vermiştir. Bugün Mustafa Kemalsiz bir Çanakkale anlatılıyor. Bizler Mustafa Kemali dünyaya anlattık. Bu memlekete ve insanlara da anlatma imkânı bulacağız. Çanakkale’deki şehitlerimizle bütün şehitlerimizi minnetle anıyoruz” şeklinde konuştu.

YENİMERAM - KONYA BÖLGESEL GAZETE

CHP’den ‘okulda taciz’ soruları

595c31fd1b61daec_480x270
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Konya Ereğli’deki bir okulda yaşanan cinsel istismarı TBMM’ye taşıdı.

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Konya’nın Ereğli ilçesinde gerçekleşen olayda, bir meslek lisesi müdürünün öğrencisiyle dini nikah kıymak suretiyle cinsel ilişkiye girdiği ve öğrencinin evlenme vaadine dayanarak yaşananları çevresindekilere anlatmasıyla açığa çıkan konuyu Meclis gündemine taşıdı.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlanması istemiyle önerge veren Bozkurt, olayın Konya kamuoyuna da yansıdığını ve duyulduğu andan itibaren CHP’nin harekete geçerek konunun takipçisini olduğunu belirtti.

CHP Ereğli İlçe Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada İlçe Milli Eğitim Müdürünün verdiği bilgiye göre olayın ilçe sınırlarında kalmayarak, İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerince 2 müfettiş görevlendirmek suretiyle araştırıldığı ve idari soruşturma neticesinde müdürün istifası istenerek işleme konulduğu bilgisinin aktarıldığını ifade eden Bozkurt, olayla ilgili idari soruşturma başlatılmış olsa da, adli soruşturma noktasında henüz adım atılmadığına dikkat çekti.

Bakanlığın konudan haberdar olup olmadığını soran CHP’li Bozkurt, konunun takibi açısından ne tür girişimlerde bulunulduğunu ya da bulunulacağını sordu.

Önergesinde, “Konuyla ilgili olarak adli soruşturma başlatılması için gerekli talimatlar verilmiş midir; verilmesi planlanmakta mıdır? Bahsi geçen okul müdürünün daha önce de benzer vakalarda adı anılmış mıdır; hakkında yapılmış şikayet var mıdır? Bahsi geçen olayın ardından öğrenciye psikolojik destek sağlanmış mıdır; sağlanılması düşünülmekte midir?” sorularına yer veren Bozkurt, Ereğli’de bir meslek lisesinde de geçtiğimiz 1 yıl içinde benzer bir olayın yaşandığı, öğrencisiyle ilişkiye giren okul müdürünün sadece müdürlükten alındığı ve öğretmen olarak Karapınar ilçesine atandığını dile getirerek, Bakanlığın bu olaydan haberi olup olmadığını, araştırılıp araştırılmayacağını ve bahsi geçen kişinin halen öğretmen olarak görevini sürdürmesinin gerekçesini sordu.

CHP Konya Milletvekili Bozkurt, son dönemde okullarda cinsel istismar vakalarının sıklıkla gündeme gelmeye başladığını ve kamuoyunun Kayseri’de öğretmeni tarafından tacize uğrayan lise son sınıf öğrencisi Cansel Buse Kınalı’nın intiharıyla olaydan haberdar olduğunu hatırlatarak, “ Eğitim camiasında cinsel taciz vakalarındaki artışın tedirgin edici boyutlara ulaştığı göz önünde bulundurulduğunda ard arda yaşanan bun olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yöneltti.

gerçek gündem