Konyalıya İŞKUR ayıbı

meclisCHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, İŞKUR’un belediyelere ayırdığı taraflı istihdam kontenjanlarını Meclis’in gündemine getirdi…
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından yürütülen Toplum Yararına Çalışma Projesi (TYÇP) kapsamında belediyelere ayrılan işçi kontenjanlarını Meclis’e taşıdı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, kontenjanların hangi kriterlere göre belirlendiğini sordu.

İŞKUR tarafından yürütülen Toplum Yararına Çalışma Projesi’nin işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde işsizlerin kısa süreli istihdam ve eğitimini amaçlayan, doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesini sağlayan programlar olduğunu hatırlatan Bozkurt, 2016 yılı için Konya’da 3’ü merkez ilçe olmak üzere mevcut 31 belediyeden 25’i için kontenjan ayrıldığını, 6 ilçe belediyesine ise istihdam sağlanmadığına dikkat çekti.

Kurumun kontenjan ayrılan belediyeleri hangi kriterlere göre belirlediğini soran CHP’li Bozkurt, Konya’da merkez ilçeler dahil 31 ilçenin 25’ine proje kapsamında kontenjan ayrılırken, Cihanbeyli, Doğanhisar, Emirgazi, Kulu, Tuzlukçu ve Yunak belediyelerine kontenjan ayrılmamasının gerekçesini sordu.

“İlçe belediyelerine ayrılan kontenjan sayıları hangi kriterlere göre belirlenmektedir?” diyen Bozkurt ayrıca, Konya’daki belediyelerin 28’i iktidar partilerine, 3’ü de muhalefet partilerine ait olduğu göz önüne alındığında, “Kontenjan ayrılmayan 6 belediyenden 3’ü nün muhalif belediyeler olması tesadüf müdür?” sorusunu yöneltti.

10.05.2016 CHP Grubu adına yaptığım konuşma

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; engelli vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak yararlandırılması yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından verilen araştırma önergesinin üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak için huzurlarınızdayım. Bu vesileyle değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, az önce burada AKP Grubu adına konuşan değerli milletvekili arkadaşımızın her söz aldığında buraya seyyar bir platform taşınıyor Sayın Başkan, değerli Meclis Başkanından ve Başkanlık Divanından -tam da Engelliler Haftası’nda- buraya bir elektronik platform yapılmasını -ola ki başka engelli arkadaşlarımız da olabilir- belki daha sağlıklı bir görüntü oluşmasını temin etmelerini rica ederek başlamak istiyorum.
Benden önce konuşan her iki konuşmacı da genel bilgileri verdiler. Tabii, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası dünyada Birleşmiş Milletlere üye hemen hemen bütün ülkelerin bu hafta dolayısıyla farkındalık yaratma amacıyla değişik etkinlikler düzenlediği bir hafta.
Türkiye’de 8,5 milyon engelli yurttaşımız var, nüfusumuzum yüzde 12’si engelli. Bu konuda -az önce sözü edildi- 2012 yılında yapılan bir değişiklikle üç yıl ertelenerek uygulaması 7 Temmuz 2015 tarihine uzatılan 5378 sayılı Engelliler Kanunu’na atıfta bulunarak ben de bir önerge vermiş idim, altı aydır cevap bekliyorum. Önergemizde sorduğumuz şey şu idi: “Türkiye’de 30’u büyükşehir belediyesi olmak üzere toplam 1.397 belediye var. Bu belediyelerden kaçı bu yasanın getirdiği engelliler için kolaylıklar sağlayan ve ulaşımlarını kolaylaştıran önlemleri almışlardır? Kanunun gereğini yerine getirmeyen belediyeler hakkında bir yaptırımınız var mıdır?” gibi ama bir yanıt alamadık.
Aslında, Türkiye İstatistik Kurumunun sayfasına girdiğimiz zaman bile büyük bir ayıpla karşılaşıyoruz. 2011 yılından bu yana engelli bireylerin sorun ve beklentileriyle ilgili hiçbir araştırma yapılmamış, güncel hiçbir veri yok arkadaşlar.
Keza, engellilerimizin kamu binalarına ulaşımından başlayarak çeşitli sorunları var. En önemli sorunlarından biri de eğitim. Eğitimden yararlanabilen toplam engellilerimizin oranı yüzde 7,7 bile değil ve engellilerimizin yüzde 96’sı mesleki eğitim alamıyor.
Keza, bir işte çalışabilen engellilerimizin toplam engelli nüfusa oranı yüzde 14,3. Bu da bu noktada, hakikaten çok geride olduğumuzun en somut göstergelerinden biri arkadaşlar. Tabii, asıl engelin bedende veya zihinde değil, fikir ve vicdanlarda olduğu gerçeğinin de altını çizmek isterim. Engelli yurttaşlarımızın durumu bu. Peki, memleketin durumu ne, biraz da ona bakalım.
Sevgili arkadaşlar, demokrasilerde hükûmet olmanın yolu seçimlerde yurttaşların tercihine mazhar olmaktır. On dört yıldır yapılan seçimlerde bu tercih Adalet ve Kalkınma Partisinden yana tecelli etmektedir ve bu anlamda herhangi bir itiraza yer olmaksızın Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına Hükûmettir. Tıpkı engellilerimize olduğu gibi, devletimize bakışında da ciddi sorunlar var Adalet ve Kalkınma Partimizin. Nedir? Hükûmetler devleti yönetmek için görevlendirilmiş heyetlerdir, devlet olmak için değil. Devlet çünkü tüm yurttaşların devletidir, o devleti yönetmek görevi de hükûmet olan heyetindir. Birinci görev nedir? Vatanın sınır bütünlüğünü sağlamak. İkinci vazgeçilmez görev: O sınırların çevrelediği vatan topraklarının bütünlüğünü sağlamak. Üçüncü görev: O topraklar üzerinde bağımsızlığın simgesi olan ulusal bayrağın özgürce dalgalanmasını sağlamak. Ve nihayet hükûmet olmakta dördüncü olmazsa olmaz koşul da vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak.
Sevgili arkadaşlar, değerli AKP’li dostlar; on dört yıldır iktidardasınız. Sınırları koruyamıyorsunuz, 900 kilometrelik Suriye sınırımız kevgire dönmüş, kimin girip çıktığı belli değil, dünyanın bütün terör örgütleri ülkemizde cirit atıyor. Ankara’da, ülkenin başkentinde beş ayda 3 terör saldırısında 168 yurttaşımızı yitirdik. Diyarbakır’ın göbeğinde, garnizonda bayrağımız indiriliyor, maşallah çıt yok; çıt yok. Askerimizin başına çuval geçiriliyor çıt yok, nota “müzik notası” mı falan deniyor. Vatan topraklarının bütünlüğünü sağlamak konusunda bir eski asker ve kırk üç yıllık bir hekim olarak beni dehşete düşüren bir vurdumduymazlık içindesiniz. Bu kürsüden defalarca dile getirdik, 17 adamız 2009’dan beri Yunan işgali altında, çıtınız çıkmıyor. Hayretler içindeyim yani her şeyde, her konuda önüne gelene dava açan arkadaşlarımız, diyoruz ki “Vatan toprakları işgal altında, 17 ada işgal altında.” ne yapıyorsunuz? Hiç ses yok. Yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumakta ciddi acz içindesiniz. Yirmi beş gündür Kilis bombalanıyor. Baştan “Gökyüzünde gezerken rastgele düşen roketler.” falan dediniz; şimdi, roket atıldığı nihayet kabul edildi. Valiniz “Abdestli gezin de mundar gitmeyin.” diyor. Ve ülkemiz, şu ülke yani emperyalizme karşı ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla korunmuş şu ülkeyi yönetenler NATO’dan, Birleşmiş Milletlerden ve Amerika Birleşik Devletleri’nden medet umuyor. Nere için? Kilis’i IŞİD roketlerinden korumak için. Sevgili arkadaşlar, engelli yurttaşlarımızdan özür diliyorum ama 8,5 milyon engelli yurttaşımıza şunu söylüyorum: Kilis’teki vatandaşının canını koruyamayan bir Hükûmetten size gelecek hiçbir hayır yoktur kardeşlerim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, vurdumduymazlığınız o boyutta ki bakın, üzerine bastığınız zemin altınızdan kayıyor sevgili AKP’li kardeşlerim, bunu samimiyetle söylüyorum. Bunu ister bir milletvekili uyarısı diye alın, ister okuryazar bir adam uyarısı diye alın, ister bir vatandaş uyarısı diye alın, nasıl kabul ederseniz öyle kabul edin; bakın, çok duyarlı olmanız gereken konularda hiç sesiniz çıkmıyor arkadaşlar. Kalkılıyor, “Parlamenter sistem rafa kaldırıldı.” deniyor, çıtınız çıkmıyor. “Ben seçildim, o hâlde isteseniz de istemeseniz de bu ülkenin düzeni değişmiştir.” deniyor yani Anayasa yok sayılıyor, sesiniz çıkmıyor. Oysa o Anayasa’ya göre bu Mecliste görev yapıyoruz hepimiz. Yine, “Laiklik olmamalı yeni anayasada.” deniyor. Hepimiz biliyorsunuz, siz de biz de, laiklik demokrasinin olmazsa olmazı; laiklik hepimizi şu çatı altında bir araya getiren ve şu kürsüde konuşturan en temel ilke. Yine çıtınız çıkmıyor. Hadi “iki ayyaş” dediniz, o bir densizin lafıydı diyelim; şu Meclis Başkanlığı kürsüsüne oturttuğunuz arkadaşınız “Cumhuriyeti dinsizler kurdu.” diyor, yine çıtınız çıkmıyor. Yahu, sizden engellilere ne hayır gelir Allah aşkına ya, çok ciddi soruyorum. Bu soruların yanıtı verin, gelin buraya. Yani, nasıl oluyor da Meclis Başkanlığı kürsüsüne koyduğunuz arkadaşınız bu “Cumhuriyeti dinsizler kurmuştur.” diyebilme densizliğini gösteriyor, bu kabul edilebilir bir şey mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Ve sevgili arkadaşlar, nihayet, bütçe konuşmalarında, şurada, hepimize liderlik dersi veren ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu kendi grubuna hâkim olmamakla suçlayan -ve benim de “Sayın Davutoğlu, o kadarını asker de, çavuş da yapıyor. Liderlik belli sayıda insana lafını geçirmek değil, sözünü muhatabına dinletebilmektir.” diye yanıt verdiğim şu kürsüden- Sayın Başbakanınız kulağından tutulup kapının önüne konuyor, “Reis de bizim, Hoca da bizim.” deyip gayet büyük bir rahatlıkla yürüyüp gidiyorsunuz.
Arkadaşlar, hepimiz burada milletin verdiği oyla… Siz nasıl 23 milyon oyu temsil ediyorsanız, şu sıralardan oturan arkadaşlar 12 milyon oyu, o arkadaşlarımız o kadar oyu, MHP sıralarında oturan arkadaşlarımız şu kadar oyu… Hepimizin oyu aziz ve mübarektir, yurttaşın oyudur. O oya saygınız nasıl olmaz, nasıl olmaz böyle bir şey?
Şimdi de yani hakikaten anlamak da zorluk çekiyorum, düşük profilli bir Başbakan arıyorsunuz arkadaşlar. Arkadaşlar, bu lafı nasıl yersiniz, nasıl yutarsınız, nasıl tahammül edersiniz? T.Başbakanlık makamını devalüe etmeye sizin ne hakkınız var arkadaşlar? Nasıl böyle bir şeye rıza gösterirsiniz? Bu kabul edilemez, bu asla kabul edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğu bu kadar hakir görülemez, bu kadar gözden düşürülemez.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yine de buraya bir elektronik platformun yapılması teklifimi Sayın Meclis Başkanının laiklikle boğuşmaktan boş kaldığı bir zamanda kendisine…

Seydişehir Atatürk Anıtı’nın görenlerin içini acıtan halini Meclis gündemine taşıdık

1973 yılında Türkiye’nin önemli heykeltıraşlarından Şadi Çalık tarafından yapılan Seydişehir Atatürk Anıtı’nın görenlerin içini acıtan halini Meclis gündemine taşıdık. Cengiz Holding’e bağlı Eti Alüminyum A.Ş. tesisleri içerisinde yer alan anıtın bugünkü halini ve konuyla ilgili önergemizi dikkatlerinize sunuyorum.

122

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, Seydişehir İlçesi’nde ETİ Alüminyum Tesisleri içerisinde yer alan, bronz ve alüminyumdan yapılmış, endüstriyel kalkınmayı simgeleyen ve Türkiye’deki en büyük ve ilk dövme bakır anıt olma özelliğini taşıyan Atatürk Anıtı’nın kaderine terk edildiğini söyledi. 2005 yılında ETİ Alüminyum AŞ.’nin özelleştirilmesi kapsamında Cengiz Holding tarafından satın alınması sonrası anıta gereken özenin gösterilmediğini, anıtın bakımsız olduğu gibi, etrafının hurda yığınına döndüğünü, çevresinin de depo olarak kullanıldığını ifade eden Bozkurt, mevcut durumdan son derece rahatsız olan Seydişehir halkının da şikayetlerini tarafına ayrıca ilettiğini belirtti.   Başbakan’a heykeltıraş Şadi Çalık’ın en önemli eserleri arasında yer alan Seydişehir Atatürk Anıtı’nın mevcut durumundan haberi olup olmadığını soran CHP’li Bozkurt, “ 43 yıllık anıtın yıprandığı göz önüne alındığında restore edilmesi planlanmakta mıdır?” diye sordu.   Bozkurt, önergesinde ayrıca şu soruları yöneltti:   1Cengiz Holding bünyesindeki ETİ Alüminyum AŞ.’nin anıtın etrafını depo olarak kullanmasının ve hurdaların atılmasının gerekçesi nedir; konu ile ilgili şirket yetkilileri ile görüşülmesi ve anıt çevresinin düzenlenmesinin sağlanması planlanmakta mıdır? ETİ Alüminyum AŞ.’nin özelleştirme öncesi anıt çevresinde kamuya açık törenler yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, anıtın yeniden halka açılması planlanmakta mıdır?
13119049_10154280998662089_7778585065220712384_n

 

13173774_10154280998667089_4352548332712111740_n

Bugün o kara günün yıl dönümü…

11

” TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE ” idealinin devrimci önderleri, DENİZ ’in, YUSUF’ un ve HÜSEYİN’ in darağacına gönderilişlerinin 44. utanç yıl dönümü…

Kara kış bitti, mevsim bahara döndü derken, Ankara’nın acı ayazının yüreklerde hissedildiği, 3 fidandan korkuları ve inatları uğruna “ Üçe üç “ bağırtıları ile idamları onaylayan işbirlikçi ellerin tarihe kelepçelendiği gün…

“ O güzel insanların o güzel atlara binip gittikleri “ gün…

Duvardaki adalet yazısına bakıp gülmekte ne kadar da haklıymış Deniz…

Ama “ O mahur beste “ kulaklarımızda çınlıyor hala…

Ve “ En güzel yüz metresini koştu “ ğu DEVRİM ‘ in uzun koşusunda, Onlar’ dan aldığımız bayrakla yollardayız inadına…

Biliyoruz ki; “VATAN İÇİN UYKULARI KAÇANLAR YOLLARDAYSA, DEVRİM YAKIN , ÇANLAR FAŞİZM İÇİN ÇALIYOR DEMEKTİR”…

Devleti yönetmenin ön koşulu, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaktır

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmet olmak ciddi iştir. Hükümetlerin birinci görevi ise iradelerini başkalarını teslim etmek değil, o iradeyle devleti yönetmektir. Devleti yönetmenin ön koşulu vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak, vatanın toprak bütünlüğünü temin etmektir. Kilis’te yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamakta acze düşen Hükûmet, Ege’de 17 adamızın Yunanlılar tarafından işgalini de kulağının üstüne yatmış izlemektedir. Bu konuda Meclisi derhâl bilgilendirmelerini ve Yunan işgaline derhâl son verecek tedbirleri almalarını kendilerinden bekliyoruz.

Teşekkür ederim.