28 Ocak 2016 Tarihinde TBMM Genel Kurulunda Yaptığım Konuşma


 

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu hafta Demokrasi Haftası. Tam da iç barışımızın ciddi tehdit altında olduğu, ulusal birliğimizin tartışıldığı, sınırlarımızın tartışıldığı ve ülkemizin hem iç barış yönünden hem de dış politika yönünden ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu, âdeta kan kaybettiği bir dönemde, 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu’nun katli ve 31 Ocak 1990 Muammer Aksoy Hocamızın katlini kapsayan bu bir hafta bu ülkenin biz devrimcileri, solcuları açısından son derece önemli. Çünkü Uğur Mumcu şunu söylüyordu: “Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben özgürlükçüyüm, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım.” diyordu. Ben bu Mecliste bu söylemlere karşı çıkan bir tek milletvekili olduğuna inanmak istemiyorum. Ama o bunları dediği için yok edildi. Onunla birlikte ülke pek çok değerini de kaybetti. Uğur Mumcu’nun şahsında biz araştırmacı gazeteciliği, ülke sorunlarına doğru ve demokrasi açısından bakışı da yitirdik. Uğur Mumcu, “Tam bağımsız Türkiye’den yanayım.” derken, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’dan yola çıkarken söylediği gibi, ya istiklal ya ölüm yolundaydı, tıpkı 1969’da Samsun’dan Ankara’ya tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye yürüyüşünü yapan Deniz Gezmişlerin idealini dile getiriyordu. Biz Mustafa Kemal Atatürk’ü “iki ayyaş” diye aşağılarken, biz Deniz Gezmiş’i 25 yaşında ipe gönderirken, biz Uğur Mumcu’yu “Tam bağımsız Türkiye’den yanayım” dediği için, “Atatürkçüyüm, bağımsızlıkçıyım, özgürlükçüyüm.” dediği için arabasının içinde paramparça ederken ülkemiz, sevgili kardeşlerim, o kadar çok değerlerini yitirdi ki.
Bakın, bugün, aylardır çırpınmamıza rağmen, ülkemizde çok ciddi kardeşlik kaybımıza rağmen, ülkemiz kanıyorken bu Mecliste hepimiz halkımızın oylarıyla buraya gelmiş milletvekilleri olarak bir araya gelemediğimiz için, sorunlarımızı tartışamadığımız için, Suruç katliamından sonra bu Meclise grubumuzca verilen araştırma önergesi reddedildiği için bugün yazık ki 10 bin kilometre öteden gelen büyük biraderin gözetiminde sorunlarımızı tartışmak gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Sevgili arkadaşlar, benim kanıma dokunuyor. Allah aşkına, sizin gücünüze gitmiyor mu? Gerçekten samimiyetle soruyorum. Biz, burada 550 milletvekili olarak, ülkemizin temel sorunlarını bir araya gelip bir komisyonda tartışamıyorken, acaba Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden iç barıştan demokrasiye, hatta hukuka nizamat vermeye kalktığı zaman, bu bizim gücümüze gitmiyor mu?
Bakın, ülkemizin Sayın Cumhurbaşkanı, evet, doğru, halkımızın yüzde 52 oyuyla seçilmiş Sayın Recep Tayyip Erdoğan, altı ay önce “Onu öyle bırakmam, bedelini ödeyecek.” diyor, altı ay sonra ısmarlama bir davayla Can Dündar ve Erdem Gül Silivri’ye konuluyor, iki gün önce Joe Biden ABD Başkan Yardımcısı Can Dündar’ın oğluna diyor ki: “Çok cesur bir baban var, onunla gurur duy.” Ne demek istiyor?Yani Türk yargısına diyor ki: “Can Dündar’ı serbest bırakın.” Ee, tabii, bu ülkenin Cumhurbaşkanı yargıya altı ay önceden talimat verip davalar açtırırsa, Amerikan Başkan Yardımcısı da gelip o davanın sonucu üzerinde akıl ve fikir yürütebilir.
Sevgili kardeşlerim, gelin, şu halkın bize verdiği oyların hakkını verelim, bir araya gelelim…
Biz bu ülkenin milletvekilleriysek, ne olur, gelin, hep birlikte bu ülkenin sorunlarına çözüm üretmek için bu Mecliste bir araya gelelim.

Bu yazıyı sosyal medyada paylaş